Anne – babalığın en zor serüvenlerinden biri sağlıklı bir uyku alışkanlığı kazanma sürecine eşlik etmektir. Annesinin karnında kat kat sarmalanmış sıcacık dünyasından çıkan insan yavrusunun, dış dünyada bu denli yoğun uyaranın arasına doğması çok doğal olarak uykuya geçiş için belirgin bir desteğe ihtiyaç duymasına yol açar. Henüz kendini yatıştırma becerileri gelişmemiştir. Bakım verenin rehberliğine ve onu yatıştırmasına gereksinimi vardır. Bebeğin ihtiyaçlarına duyarlı bir bakım paterni geliştirme, bana kalırsa aile olmanın ilk temel taşını oluşturmaktadır.
Yenidoğan yaklaşık günün 16-17 saatini uykuda geçirir. İlk 3-6 ay toplam uyku süresinde belirgin bir değişiklik olmamakla birlikte uykunun dağılımı giderek değişecek ve büyük kısmı gece saatlerine kayacaktır. İnsan yavrusu ilk ay en fazla 3-4 saat uykuda kalabilirken, bu süre 6. ayda 6 saate ulaşabilir. Toplam uyku süresi giderek azalacak ve 2 yaşına vardığında ortalama 12-13 saat civarında olacaktır.
İlk aylarda uyku gece ve gündüz arasında eşit olarak dağılır, giderek sirkadiyen sistem maturasyonu ile gece saatlerindeki uyku süresi uzar. Gündüzleri olan uyku gereksinimi 4 yaş civarında son bulmaktadır.
Öncelikle uyku süreci eğer ebeveyn olarak bizim kaygımızı arttırıyor, kendimizi yatıştırmakta güçlük çekiyor ve bizim davranışlarımızda değişikliğe yol açıyor ise mutlaka danışmanlık ve yardım almalıyız…
Erken çocukluk dönemindeki gece uyanmalarında çocuğa dair içsel ve dışsal faktörler rol oynar, örneğin çocuğun gastro-özefageal reflü, gelişim geriliği ya da zor bir mizaca sahip olma gibi içsel faktörleri elbette uykuya dalma ve uyanma sıklığını etkileyecektir. Sağlıklı bir uyku alışkanlığı edinme sürecinde, ebeveynin uyku için çocuğu beslemesi, ebeveynin psikopatolojisi, ebeveyn – çocuk arasındaki bağlanma sorunlarının varlığı çocuğun bağımsız olarak uykuya dalma becerisi kazanmasını zorlaştıracaktır.
Her ailenin kendine has bir ritmi vardır. Birincil bakım verenlere göre uyku süreçleri ile ilgili sorun yok ise, çocuğun büyümesi normal ise, bedensel ve ruhsal olarak iyilik halinde görünüyor ise, çocuğun uyku düzeni standardize kalıplara uymuyor olsa dahi SORUN YOKTUR.
Ancak sık gece uyanmaları, yatma zamanı direnci, uyku süresinde belirgin azalma, ebeveyndeki yorgunluk, aile hayatında genel bozulma alarm verici bulgulardır.
Her bebeğin bir mizacı var. Mizacın en önemli öğelerinden biri de uyanıklık-tetikte olma seviyesidir.
Uyanıklık - aktivite düzeyi yüksek bebekler uykuya dalmada ve sürdürmede daha çok zorlanabilirler. Bu mizaca sahip bebeklerin anneleri daha çok destek sağlamak zorunda kalabilirler. Unutulmamalıdır ki yaşamı kolaylaştırmanın en önemli yolu, ne zaman yardım isteyeceğini bilmektir.
Her ailenin ve bebek/çocuğun uyku süreçleri bireysel özellikler ve aile dinamikleri kapsamında değerlendirilmelidir. Günümüzde özellikle 4 aydan sonra önerilmeye başlanan “uyku eğitimi” tanımlamasını uygun bulmuyorum. “Sağlıklı bir uyku alışkanlığı edinme süreci” olarak ifade ettiğim bu dönem için benim altın kurallarım:
ÇOCUKLARIMIZIN DAİMA SEVGİ İLE GEÇEN GÜNLERİ OLSUN… UYUSUNLAR VE BÜYÜSÜNLER…